30 Eylül 2013 Pazartesi

Zeynep Teyzesi ve Burak Amcası- Ankara Yolculuğumuz 2


      Ankara'ya ilk yolculuğunda karnımdaydın daha :) Bu sefer kucağımdayken adım attık Ankara'ya. Ankara' da ki ilklerini sayıyorum canımın içi:

  • Bolu dışına ilk defa çıktın.
  • Zeynep Teyzen ve Burak Amcan ile ilk defa karşılaştın. ( Aslında seni görmeye Bolu'ya geldiler. Ama sen sarılıktan dolayı hastanede yatıyordun)
  • Ecrin ile ilk defa karşılaştın.
  • Kendi evin ve yatağın dışında ilk kez başka bir ev ve yatakta uyudun. ( Zeynep Teyzen sana muhteşem bir yatak hazırlamıştı. Büyük olsan yastığının altına anahtar koyardık ;) Batıl inanç)
  • Annen ve baban dışında ilk kez Burak Amcan gazını çıkarttı ve onun kucağında o kadar huzurlu uyudun ki anlatamam.
    Ecrin'in seni bazı hallerde görüp farklı yorumlamasına Zeynep Teyzenle çok güldük :) Büyüyünce anlatırım sana artık. Seni önce ürkek bir şekilde, daha sonra babasının da teşvikiyle  "Cici cici" diye sevmesi çok güzel bir kareydi. Zeynep Teyzen biraz rahatsızdı. O yüzden seni çok fazla kucağına alamadı, içi gitti. En sonunda dayanamadı ve kucakladı.  Biraz büyüyüp bazı şeyleri anlamaya başlasan sende bizim gibi çok seveceksin teyzenle amcanı. Yeryüzünde tanıdığım en güzel, dürüst, temiz, sıcakkanlı,.. insanlar. En yakınım, dostum, canım benim Zeynep Teyzen. Burak Amcanda aynen öyle. Biz Burak Amcanı ve Zeynep Teyzeni çok seviyoruz. Ecrin'e bayılıyoruz. Eminim ki sende çok seveceksin. Onları tanımanı dört gözle bekliyorum minik kurbağam :) İşte bu güzel çift Zeynep Teyzen ve Burak Amcan. Dünyalar güzeli kız da Ecrin :)



29 Eylül 2013 Pazar

Yağız ve Hasan

         Bugün Mehmet Abi'nin oğlu  Hasan ile Yağız'ım ilk defa karşılaştılar. Büyük ihtimalle önümüzdeki yıllarda çok yakın arkadaş olacakları için yazmak istedim ilk günlerini :) Hasan 4.5 aylık, Yağız 2 aylık. Şuan çok büyük fark var. Ancak yaşları dolunca yani 1 yaşını doldurduklarında fark kalmaz. Sonuçta aynı yaştalar ve aynı yıl okula başlayacaklar. Dünyalar tatlısı Hasan az da olsa ağlamaya başlayınca Yağız da başlıyor. Hasan'ı kucağıma aldığımda ters ters bakıyor bana oğlum :) Bugün ikisi de büyümüşte küçülmüş denecek hareketler yaptılar. Sanki biliyormuş gibi aynı anda uyuyup aynı anda uyandılar. İyi arkadaş olurlar mı bilmem ama (olmalarını çok isterim) ilk günlerini bilsinler istedim. İki melek bir arada :)


28 Eylül 2013 Cumartesi

Bahar Bizden Yana


     Sonbaharı çok seviyorum.Dökülen yapraklar, hafif serin hava, içilen sıcak içecekler, rahat kıyafetler (Hele ki doğum kilonuz varsa :) ), uzun gecelerde izlenen filmler ve örülen örgüler,... Ama bu sene sonbahar erken gelirse diye çok endişelendim, ya oğlumla dışarıda vakit geçiremezsem diye.  Ama bahar bizden yana oldu :) Havalar çok güzel gidiyor, bahar geldi ama çok serin değil, tam benim oğluma göre. Bol bol geziyoruz oğlumla. Sabahtan evdeki işlerimizi hallediyorum oğlum da akıllı uslu beni bekliyor. Sonra gezmeye çıkıyoruz. Benim minik bebeğim hem dışarıya, hem havaya alışmış oluyor. Bağışıklık sistemi güçleniyor. Aynı zamanda bende spor yapmış oluyorum. Bir taşla iki kuş vuruyoruz oğlumla. 

      

Annesine Benzemiyor, İyi ki Benzemiyor :)

    
        Ben küçükken tam anlamıyla doktor, hemşire ve sağlık personeli düşmanıydım. Polisten korkmasam taşlardım hepsini :) Bu faaliyeti yapmayı düşündüğüm yaş aralığı 5-11. 11 yaşından 29 yaşına kadarda pek sevmezdim. Sebebi, İĞNE korkusu :) Küçükken çok fazla korkutmuşlar beni iğne ile. Bende tüm sağlık personelini iğne gibi görüyordum. Çocukluk psikolojisi işte. Ömrüm boyuca zorunlu aşılar dışında iğne olmadım. Zorunlulardan da hep kaçtım ama bir yerde yakalandım :) Arzu'm iyi bilir bu hallerimizi :)  Ta ki hamile kalana dek. Kan vere vere iğne korkumu yendim. Oğlum bu konuda bana hiç benzememiş. Kan alınırken ve iğne yapılırken sadece o anda bir çığlık atıp susuyor. İğneyi yapan ya da kan alan personel diyor ki " Maşallah, hiç ağlamıyor. Bazı bebekler çok ağlıyor" Bu konuda bana benzememiş. Kaç tane hemşirenin saçlarına yapıştım küçükken. Ama kendime şaşırdığım bir nokta var. O da oğluma iğne yapılırken ya da kan alınırken çok rahat bir şekilde yanında duruyor olmam. Sadece onun canı acıyacak diye korkuyorum. Fazla endişelenmemeye çalışıyorum ki oğluma geçmesin. Endişe ve kaygı duygusunu şimdiden öğrenip yaşamasın. Annelik insana bütün hayatı boyunca birlikte yaşadığı korkuları yenmesini öğretiyormuş. "Asla" dediğin şeyleri anneyken yapıyormuş insan. Üstelik hiç düşünmeden ve korkmadan.



21 Eylül 2013 Cumartesi

Baba Oğul Şarkıcı :)



           Ben babanı tanıdığımdan beri şarkı söylemeyi çok seviyor. Bende çok seviyorum ama baban bu işi daha eğlenceli hale getiriyor. Babanla bir koro maceramız var. Onu daha sonra anlatırım. Evin her köşesinde, arabada, yolda, hastanede,... aklına gelen her yerde şarkı söylemeye başlayabiliyor. Düğmesi var sanki. Bas düğmeye, baban şarkı söylemeye başlasın. Artık işin güzel tarafı sende babana eşlik etmeye başladın :) Ben senin bezinle boğuşurken annecim, baban senin başına oturmuş garip garip sesler çıkarıyordu. Bir zaman sonra baktık ki baban ne yaparsa sende aynısını yapıyorsun :) Evde bağıra bağıra şarkı söyleyen sadece baban vardı. Artık sende öğrendiğine göre baba oğul şarkıcılık yaparsınız :) Villalarda oturtursunuz beni: ) 
(Türk filmlerde öyle deniyor :) )


20 Eylül 2013 Cuma

Doğanın Kanunu

   
        Ne kadar çabuk büyüyorsun minik kurbağam :) Babanla her gün gözümüzle ölçüp tartıyoruz. Bize o kadar şaşırtıcı geliyor ki! Sanki kimsenin çocuğu gülmüyor, boyu uzamıyor, kilo almıyor, gaz çıkarmıyor, "aguuu" demiyor, kendi kendine hareketler yapmıyor. Bir kere "aguu" dediğinde babanla kendimizden geçiyoruz. "Aşkım duydun mu ne dedi?" Sanki konuşmuşsun, masal anlatıyormuşsun gibi davranıyoruz :)  :)
İnsana gaz çıkartma sesi bu kadar mı güzel gelir? Senfoni orkestrası maşallah :) Bayılıyoruz o sese :) Ayrıca artık eşsiz kokular yaymaya başladın, babanın tepkilerini sana büyüyünce anlatırım. Ben çok gülüyorum babanın yüz ifadesine. 
         Seni yıkamak çok büyük bir zevk veriyor bana. Tek bağırdığın zaman suyu dökmediğim zaman. Suyu çok seviyorsun canımın içi. Seneye yaza seni tatile götüreceğim. O zamanda suyu görünce elini ayağını çırpacak mısın bakalım? Ben seni yıkarken baban sürekli videonu çekiyor. Birinin bu işlemi gerçekleştirmesi lazım değil mi ama? Büyüyünce izleyeceksin inşallah. Arşivliyoruz videolarını ve fotoğraflarını fıstığım. Demem o ki zaman çabuk geçiyor ve sen çabuk büyümeye başladın. Bir taraftan çabuk büyümeni istiyorum paylaşımlarımız ve faaliyetlerimiz artsın diye, bir taraftan da büyüme seni hep kucağımda taşıyayım istiyorum. Ama doğanın kanunu büyüyorsun minik kurbağam :)



Fotoğraflar Efsun Teyzenin Şaheseri :)




16 Eylül 2013 Pazartesi

Zamane Müzikleri Değil, Trakya Müzikleri :) :)

          
          Oğlum ile her gün yaptığımız faaliyetler var artık. En çok sevdiğim faaliyetlerden biri, Rumeli TV ya da Tek Rumeli TV'yi açıp "İnce Giyerim İnce", "Deryalar", "Zeytinyağlı Yiyemem", "Kaynana", "Ramo", "Şefo'nun Evi", "Çalın Davulları"... gibi memleket türkülerini dinlemek :) Mest oluyor resmen. Hele ki roman havalarında ben oynamaya başlayınca minik kurbağamın, gözlerini boncuk boncuk açıp beni izlemeye çalışması yok mu? O zamanda bende mest oluyorum :) Canımın içi, TRAKYA BEBESİ YAHUU!!!!!



15 Eylül 2013 Pazar

Evde Açılay Var :)


          Minik kurbağam, bugün uyurken, bende işlerimi halletmek üzere mutfaktaydım. Yaklaşık 10 dakika sonra Yağız'dan öyle bir çığlık geldi ki, nasıl yanına gittiğimi bilemedim. Zannedersiniz ki biri boğazlıyor. Gittiğimde manzara çok komikti :) Bizim ufaklık, eldivenini çıkarmış (eldivenini sadece yatarken giydiriyorum, hiç bir işe yaramıyormuş meğerse :) ) elini kafasının arkasına sokmuş, saçını da kavramış, o kadar güçlü çekiyor ki! Tabi o can havliyle bas bas bağırıyor :) Neyse oğlumu kendi kurduğu tuzaktan kurtardım. Uykusuna kaldığı yerden devam etti. Hangisine gülsem bilemedim. Saçını çekmesine mi?  O kadar canı yanarken elini kurtardıktan sonra uykusuna kaldığı yerden devam etmesine mi? Oğlum öyle yapınca gözümün önüne birden, "Yalan Dünya" dizisinde ki Açılay geldi! Aynı onun gibi uyudu :)



14 Eylül 2013 Cumartesi

Anne Kanguru :)

       Gurbette yaşayanların hepsinin  başına geliyordur. Ben nereye gitsem Yağız'ı da götürüyorum. Koyuyorum arabaya, gezmeye, markete, belediyeye, manava, pazara, kahve içmeye... Yavru kangurum benim :) Bizi gören insanlar kesin yeni doğmuş bebeği dışarı çıkarmış diye kınıyorlardır. Onlar bana garip bakınca kendimi anne kanguru gibi hissediyorum :) Ben halimden çok memnunum. Oğlumun her anını yaşıyorum, neye nasıl tepki veriyor, neyi seviyor neyi sevmiyor. Şimdiden annesi gibi gezmeyi çok sevdi oğlum. Seneye yaza tutmayın bizi :)


13 Eylül 2013 Cuma

Hayat Devam Ediyor

         Bir taraftan Gümüşüme veda etmek zorunda kalırken(08.09.13) bir taraftan oğlum gün geçtikçe büyüyor. Gümüş'ün yokluğuna alışmaya çalışmak gerçekten çok zor. O benim her şeyimdi, çeyizim, dostum, sırdaşım, ev arkadaşım,  göz bebeğimdi. Mahalle baskısına rağmen Yağız ile iyi anlaşmışlardı. Klasik Türk milletine göre çocukla hayvan aynı evde olmaz. Kaldı ki ben Gümüşüme o gözle bakmıyordum ki! Evimizin bir bireyiydi.  
      Yağız doğduktan sonra herkes evimin düzenine karışmaya kalktı,ben kimsenin düzenine karışmıyorken üstelik. Gümüş'ün evden çıkması gerekiyormuş! Çocuk benim çocuğum, benim kadar kimse onu düşünemez aynı şekilde Gümüş'ü de. Üstüne üstlük birde Gümüş melek olduktan sonra gayet rahat bir biçimde "Böylesi belki daha iyi oldu" diyen mi istersin, " Bende önemli bir şey oldu sandım" diyen mi? Kimse kimseyi ya da hayatını sevmek zorunda değil, ama saygı duymasını bilseler çok iyi olacaktı. Ben zaten çok üzgünüm, hala daha çok üzgünüm. Kelimelere dökemiyorum. Gözümün önüne geliyor kızımın oyunları, uyuması, yemek yemesi, bana yalvarması, mır mır yapması, Yılmaz'a kur yapması Yağız'a koşuşu,.... 
      Oğlum Gümüş'ü tanıyamayacak. Bu beni daha çok üzüyor. Ama hayvanları sevmesi için elimden geleni yapacağım. Hayvanlara canlı muamelesi yapmasını öğreteceğim, yaratık değil. Hayvanların bize Allah'ın emaneti olduğunu öğreteceğim.
      Canım Dedemin bir lafı vardı:
      "HAYVANLARI SEVEN İNSANLARI SEVER"


SENİ ÇOK ÖZLÜYORUM CANIMIN İÇİ :(

6 Eylül 2013 Cuma

Anne mi Evladını İyi Tanır, Evlat mı Annesini?

         
        Yazımın başlığı o kadar önemli ki, insanın hayatını etkiliyor. Ya çok güçlü olursun hayata ve insanlara karşı ya da ezilirsin çünkü öz güvenin olmaz. Ben annesi tarafından tanınamayanlardanım. Huyumu, suyumu, sevdiklerimi, sevmediklerimi, hobilerimi, fobilerimi,.. bilmezdi annem. O yüzden herhalde ben hayata karşı güçlü, yeri geldiğinde acımasız ve kararlı, oğluma karşı da o kadar duyarlıyım. Annem kendi kafasına göre ya da kendi istediklerine göre benim adıma karar verirdi. Tabi benim isteklerimi bilmezdi. Ama beni tanısaydı ya da çabalasaydı, benim adıma karar verirken en azından benim isteklerimi göz önüne alırdı.  Ben bir evlat olarak her zaman önceden tahmin ettim yapacaklarını, söyleyeceklerini ve hep doğru çıktı. Huyunu suyunu çok iyi biliyorum yani :) Bir insanı tanımak ile tanıdığını zannetmek arasında dağlar kadar fark var. Huyunu sevmeyebilirsin ama saygı duymayı bileceksin. Müdahale etmeyi, avucumun içine alırım, istediğimi yaptırırım fikrini unutacaksın. Herkesin hayatı kendine, doğrusuyla yanlışıyla kendine. Ömrüm boyunca müdahaleyi sevmedim, birinin lafına uyarak hareket etmedim. Oğlumda benim gibi, babası gibi olsun istiyorum. Kendi doğruları olsun. İlla ki unutulmaması gereken bir şey var, her zaman söylediğim. Bebekler, çocuklar beyaz birer sayfadır. Üzerine ne yazarsak onu okuruz. Yazılarımız güzel olur inşallah. 
       Oğlumun dakikasını kaçıracağım diye çok korkuyorum. Daha şimdiden sevdiği sevmediği şeyleri hafızama kazıyorum. Hareketlerini, çıkardığı sesleri, uyku saati, yeme saati,... Anne olmak kolay olmadığı kadar çok zevkli. Zevkini çıkarmayı bileceksin! 



       

3 Eylül 2013 Salı

Bugün günlerden....


         Minik kurbağam, 2 sene önce bugün annen ile babanın düğünü vardı:) 




En güzel günümdü, nikahımızdan sonra :) Başkasının düğününde oynar gibi oynadı bu annen gelinliğinin içinde. Baban da benimle aynı durumdaydı. Bir ara elimizde davullar vardı. Babanla karşılıklı çalıyorduk. Hayatım boyunca en çok eğlendiğim, doyamadığım, tekrar olsa hayır demeyeceğim bir geceydi. Tüm sevdiklerimiz yanımızdaydı. Sabahtan akşama kadar çok güzel bir gündü. İşte bizim küçük aşk meyvemiz, büyüdüğünde izleyebileceğin videolarımız, bakabileceğin çok güzel düğün fotoğraflarımız ve dinleyeceğin annen ile babanın çok güzel bir hikayesi var. Allahım iyi ki babanı ve seni bana vermiş :) 

Kaldık mı Baş Başa


        Mihriye Ananemiz gitti :( Yalnız kaldık. Artık tam olarak ev işlerini de ben yapacağım. Prenseslik dönemi bitti :) Ananemiz buradayken ben sadece Yağızla ilgileniyordum. Ananemize ne yapsak azdır. Çünkü bebeğimle birbirimize alışma döneminde sadece onunlaydım. Oğluma harcadım tam zamanımı. Bu yüzden alışmamız çok kısa zaman aldı. Ayrıca çok zevkli zamanlar geçirdik. 
        Bu ilk günümüzdü ve güzel geçiyor. Yağız uyuyunca ben ilk uyku arasında ev işlerine halletmeye çalıştım. Tekrar uyandı, emdi, altını aldım, Yağızıma şarkı söyledim, uzun uzun konuştum ve tekrar uyudu. Sonra ben kişisel işlerime baktım, bir sonra ki uyku arasında kitap okudum, bir sonrakinde yazmam gereken projelerime göz attım (para da kazanmamız lazım) bir sonrakinde  kalan ev işlerini hallettim diğerinde bilgisayarda vakit geçirdim. Anladım ki bu şekilde düzene sokarsam her şey yolunda gidecek. Sadece gün geçtikçe Yağızla daha çok ilgilenmem gerekecek, diğer işlerimle daha az. Belki de 1 saatte bitirebileceğim bir işi 2 günde bitireceğim. Hiç önemli değil, oğlumla vakit geçirmek, onun her anını yaşamak ve şahit olmak gibisi var mı?
        Bu arada babamız çok yoğun çalışmasına rağmen hep yanımızda olmaya çalışıyor.  Gündüz her aradığımızda yanımızda. Eğer gelemiyorsa biz yanına gidiyoruz babamızın. Onuda mutlu ediyoruz bizde mutlu oluyoruz.

       

2 Eylül 2013 Pazartesi

Her Gün Bir Adım İleri

       
           "Sağ olan büyüyor" diye bir laf var. Kendimizde bunu bir türlü görmeyiz. Ama çocuğumuzda tam anlamıyla yaşıyormuşuz. Hamileliğimde zamanın ne kadar çabuk geçtiğini anladım. "Zaman çabuk geçiyor ve ben kaçıyorum. Hayat güzel ve her anını yaşamalıyım" dedim. Yağız doğduğunda ise her gün adım adım büyüdüğünü izlemek ilahi bir güç gerçekten. Doğduğunda hareketleri sınırlı ve bakışları boştu. Gün gün değişmeye başladı. El ve kol hareketleri hızlandı, kafasını sabit tutmaya ve kaldırmaya başladı, bakışları değişti, daha anlamlı bakmaya başladı, 28 günlük olmasına rağmen her hareketinin bir anlamı var. Benimle arasında o kadar farklı bir bağ oluştu ki! Her hareketinin anlamını biliyorum. Yağız da benim hareketlerimi anlıyor. Kucağıma alacağım zaman, emzireceğim zaman, onu öpeceğim zaman, gezmeye gideceğimiz zaman, ana kucağına ya da beşiğine yatıracağım zaman, ilacını ya da rezene çayını içeceği zaman her hareketimi anlıyor ve ayırt ediyor.  Her gün bir adım ileri gidiyoruz :) Ve ben bu adımları izlerken çok büyük zevk alıyorum :)
         Sizlerle okuduğum bir şeyi paylaşmak istiyorum.  Mutlaka uygulayın;

0 – 3 YAŞ ZEKA GELİŞTİRİCİ AKTİVİTELER

0 – 4 Ay Bebeklerde Beyin Geliştirici Aktiviteler

Bebeğinizi kucaklayın ve sevgi dolu sözler söyleyin. Bebeğinizle sık sık konuşun. Konuşurken gözlerine bakın. Bebeğinizi ismi ile çağırın. Bebeğinize obje resimleri gösterin, bu yaşlarda bebekler dünyayı keşfederken daha çok görme duyusunu kullanır. Bebeğinizin görüş alanı içinde ilginç obje veya oyuncakları hareket ettirin. Hareket onun ilgisini çekecektir. El ve ayak parmakları ile oynayın, özellikle sayı sayarken. Onun yüzünüzü elleri ile araştırmasına izin verin. Tekerleme ve ninniler söyleyin. Bebekler tekrardan hoşlanırlar. Farklı şeyler görebilmesi için bebeğinizi yürüyüşe çıkarın ve gördüğünüz şeyleri ona anlatın. Bebeğinizi aynanın önüne götürüp yüzünde değişik bölgeleri gösterin. Abartılı mimikler yapın, eğlenceli sesler çıkarın. Bebeğinizin oyuncakları ve diğer objeleri eline almasına ve yere atmasına izin verin. Bu, onun farklı sesleri, düşme kavramını ve ellerini kontrol etmesini öğrenmesini sağlar. Tahta kaşıklar veya başka basit aletlerle ritmik sesler çıkarın. Bebeğinizi de yapması için cesaretlendirin. Bir kutunun içine sallayınca ses çıkaracak malzemeler koyun. Bunların içinde ne olduğunu sorun ve objenin adını söylerken bebeğinizin dokunmasına izin verin.

4- 6 Ay Bebeklerde Beyin Geliştirici Aktiviteler

Bebeğinizi kucaklayın ve sevgi dolu sözler söyleyin. Bebeğinizle sık sık konuşun. Konuşurken gözlerine bakın. Bebeğinizi ismi ile çağırın. Bebeğinize obje resimleri gösterin, bu yaşlarda bebekler dünyayı keşfederken daha çok görme duyusunu kullanır. Bebeğinizin görüş alanı içinde ilginç obje veya oyuncakları hareket ettirin. Hareket onun ilgisini çekecektir. El ve ayak parmakları ile oynayın, özellikle de sayı sayarken. Onun yüzünüzü elleri ile araştırmasına izin verin. Tekerleme ve ninniler söyleyin. Bebekler tekrardan hoşlanırlar. Farklı şeyler görebilmesi için bebeğinizi yürüyüşe çıkarın ve gördüğünüz şeyleri ona anlatın. Bebeğinizi aynanın önüne götürüp yüzünde değişik bölgeleri gösterin. Abartılı mimikler yapın, eğlenceli sesler çıkarın. Bebeğinizin oyuncakları ve diğer objeleri eline almasına ve yere atmasına izin verin. Bu, onun farklı sesleri, düşme kavramını ve ellerini kontrol etmesini öğrenmesini sağlar. Tahta kaşıklar veya başka basit aletlerle ritmik sesler çıkarın. Bebeğinizi de yapması için cesaretlendirin. Bir kutunun içine sallayınca ses çıkaracak malzemeler koyun. Bunların içinde ne olduğunu sorun ve objenin adını söylerken bebeğinizin dokunmasına izin verin.

6- 12 Ay Bebeklerde Beyin Geliştirici Aktiviteler

Bebeğinizi sık sık kucakların ve ona sevgi dolu sözler söyleyin. Evde yaptığınız işlerle ilgili onunla konuşun. Ne yaptığınızı ve neden yaptığınızı anlatın. Ninni ve tekerlemeler söyleyin, müzik dinletin. Müzik matematik, dil ve diğer beceriler ile ilgili alanları uyarır. Küpleri üst üste dizip devirin. “Alt” ve “üst” kavramlarını anlaması için ona ne yaptığınızı anlatın. Bebeğinizi aynanın önünde tutun ve yüzünün bölümlerini ona gösterin. Neden sonuç ilişkisini anlatın. Örneğin elektrik düğmesine basılınca ışık açılır veya musluğu açınca su akar gibi. 9-12 aylık olduğunda gözetim altındayken bunları denetin. Bebeğinizin başka çocuklarla bir araya gelmesini sağlayın. Bir kabın içinde top yuvarlayın. Hışırtılı sesler çıkaran objeleri buruşturun, bu tip sesler bebeğinizin hoşuna gidecektir. Kutu, tencere, plastik kap gibi malzemelerle oynayın. Küçük objeleri büyüklerin içine yerleştirin, kapaklarını kapatın. Dergi ve gazetelerden insan ve obje resimleri gösterin. Böylece resimlerin gerçek objeleri temsil ettiğini ve hepsinin birer adı olduğunu öğrenir. Beraber topu ileri geri yuvarlayın. Bir objeyi havlu altına saklayarak bulmasını sağlayın. Böylece “altında” kavramını öğretmiş olursunuz. Bebeğinize değişik ve yeni yerler gezdirin ve gördüklerinizi anlatın. Adını söyleyerek bir objeyi bebeğinize verin ve geri vermesini isteyin. En sevdiği oyuncakları saklayıp nerede olduğunu bulmasını isteyin. Bebeğinize kâğıt ve kalem verip, neler yapabileceğini gösterin. Ellerinizi çırpın ve onun taklit etmesini isteyin

1 yaşa kadar bebeklerde zekâ geliştirici aktiviteler

Bebeğinizle var olma, varlıklara dikkat etme konularında çalışabilirsiniz. Saklama ve saklanma oyunları buna destek olabilir. Bebeğin yüzüne ince bir örtü örterseniz, örtüyü çekecektir. Onunla “Ce-e oyunları” oynayabilirsiniz. Sevdiği bir nesneyi, o izlerken, uzanabileceği bir yere saklayarak bulmasını isteyebilirsiniz. Benzer veya aynı kapların altına bir nesneyi saklayarak bulmasını ya da 3 tane küpü üst üste dizmesini isteyebilirsiniz. Her sayfasında sadece bir nesnenin tanıtıldığı kitapları birlikte okuyabilir ve ona isimlerini öğretebilirsiniz. Vücut bölümleri ile ilgili kısa ve tekrarlı şarkılar öğretebilirsiniz.

1-2 yaş çocuklarda zekâ geliştirici aktiviteler

Artık nesneler ile resimlerini eşleme çalışmaları yapabilirsiniz. Örneğin, top resmini gösterip, bir arada duran top, araba ve bebekten resimdekini getirmesini isteyebilirsiniz. Tek nesnenin tanıtıldığı kitaplardan adını söylediğiniz nesnenin ya da varlığın sayfasını bulmasını isteyebilirsiniz. Sayfayı bulduğunda bunun hakkında konuşabilirsiniz. Bebeğiniz artık ayakta durabildiği ve yürüyebildiği için beden hareketleri ile eşlik edebileceği şarkılar öğretebilirsiniz. Ona bezini getirmek, kâğıdı çöpe atmak gibi basit görevler verebilirsiniz.

2-3 yaş çocuklarda zekâ geliştirici aktiviteler

İç içe geçen ve kule yapılabilen kaplar ile oynayabilir, nesnelerin konumları ile ilgili egzersizler yapabilirsiniz. Aynı renkteki eşyaları eşleme; üçgen, daire ve kare şekillerini eşleme çalışmaları yapabilirsiniz. Bebeğinize kısa hikâyeleri olan kitaplar okuyabilir, onunla şarkılı oyunlar oynayabilirsiniz.

Aktiviteleri yaparken çocuğunuzun deneyerek öğrenmesi gerektiğini unutmamalısınız. Ona zaman tanımalısınız. Yardımcı ve öğretici olmalısınız. Böylece birkaç denemeden sonra çocuğunuz oyunlara daha katılımcı olacaktır. Kendisi de yeni oyunlar türetebilecektir. Öğrenmenin eğlenceli olduğunu ona yaşatmalı, birlikte eğlenerek, zevk alarak öğrenmelisiniz. Unutmayın, sizin de onlardan öğrenecek çok şeyiniz var.