31 Ağustos 2013 Cumartesi

Zafer Bayramımız Kutlu Olsun

          
          Canımın içi, daha önce sana az da olsa Atatürk'ten Atamızdan bahsettim. Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı. Zafer Bayramı, Dumlupınar'da Mustafa Kemal'in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan  Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ni (Büyük Taarruz) anmak için kutlanan bayramdır. Sana bunları, büyüdüğünde dedenin bana anlattığı gibi anlatacağım. Dedenin bana tarihi sevdirdiği gibi bende sana sevdireceğim. Atatürk'ümüzü anlatacağım sana. Atamızın iyi bir konuşmacı ve lider olduğunu, sabırlı, disiplinli, ileri görüşlü,  yenilikçi, zeki, çalışkan, kararlı, azimli, eşitlikçi, adil, alçak gönüllü, hoşgörülü olduğunu, bilime ve sanata önem verdiğini, vatanını ve milletini seven, kararlarını düşünerek veren, çocukları çok seven, kadınlara karşı son derece saygılı ve duyarlı bir insan olduğunu anlatacağım. Sana kitaplar vereceğim okuman için, dedenin bana verdiği kitaplar gibi :) Birlikte okuyup yorumlayacağız. Belki birlikte Atamızın Selanik'te ki evini ziyaret ederiz. Neden olmasın? Birlikte gezilecekler listesine bu fikride eklemeliyim minik kurbağam benim. 


Not: Bu arada sana bu satırları yazarken göğsümde yatıyorsun. Kokunu içime çeke çeke yazıyorum. Büyüyünce sana bu ne hissettirecek çok merak ediyorum fıstığım:)


28 Ağustos 2013 Çarşamba

Anlatılamayan Duygu

          
         İnanamıyorum bazen, anne olduğuma, bu güzel minik yakışıklının bizim olduğuna! Birde 11 yıl sevgililik ve 2 yıl evlilik hayatından sonra çok garip geliyor. Biz hep 2 kişiydik. Üçüncü kişi, üstelik bu dünyalar güzeli bir bebek olunca insan bir süre inanamıyor :) Ama emzirirken ve birlikte uyurken Yağız'ımı izlemeye daldığımda Allah'a şükrediyorum ve inanmamak gibi bir şey aklıma gelmiyor. "Bu güzellik bizim, Allah'ın bize en güzel emaneti" diyorum :) Kendi kendine elleriyle oynaması, durup dururken tek çığlık atıp susması, babasını incelemesi, emerken gözümün içine bakması, uyandığında sessizce çevreye bakınması, altını alırken ve banyo yaparken önce bir çığlık atması sonra sessizce olanları izlemesi, daha şimdiden kafasını kaldırıp etrafı izlemesi ve bunlara benim şahit olmam anlatılamayacak kadar güzel bir duygu. Dünyanın en saf, en temiz, en şeffaf ve karşılıksız olan duygusu annelik. Dünyam değişti, güzelleşti. Minik kurbağam ile güzel  ve dolu her şey. Oğlumun her şeyiyle kendim ilgileniyorum ve böyle devam edecek. İşimi de evden yürütme şansım çıktı ortaya :) Böylece oğlumla bol bol vakit geçirebileceğim. Oğlum da inşallah anne sevgisi ve ilgisiyle büyüyecek.


Bu tabloya bayılıyorum, anne çocuk sevgisini yürekten hissettiriyor bana.

25 Ağustos 2013 Pazar

Haydi Millet Abant'a...

          
         Oğlum fiziksel olarak cuma günü Efsun Teyzesi, Eser Dayısı ve Rıdvan Amcasıyla tanıştı. Birbirlerini çok sevdiler. İlk başta Eser Dayısı ve Rıdvan Amcası "Tutamam ben onu, kırarım bir tarafını" dese de ilerleyen saatlerde ve ertesi gün kucağından indirmedi :)
          Dün sabahtan ailecek, Mihriye Ananesi, Serap Annesi, Efsun Teyzesi, Eser Dayısı,Rıdvan Amcası, babası, annesi ve tabi ki oğlum Abant Gölü'ne gittik. Havada çok güzeldi, keyfimizde çok iyiydi. Oğlum dışarıyı ve gezmeyi çok sevdi. Boncuk boncuk dışarıyı seyrederken birden bire uyuması da ayrı bir güzeldi.  Bütün ilginin üzerinde olmasını kullanmadı benim oğlum. Ne bebekler var biliyorum, doğar doğmaz şımarır. Bebek ne bilir diye düşünmemek gerekir. Bebekler doğar doğmaz her şeyin farkındadır. Neyse günümüze geri dönelim :) İkinci yarı kırk uçurma gibi oldu :)

Abant'ta vazgeçilmezimiz, tahta yol :)


Annesi daha fazla kilolarından kurtulumadığı için oğlum minik gözüküyor :)


Oğlum Abant'ta oksijeni alınca uyuyakaldı :)


 Mihriye Ananesi ve Serap Annesi de yalnız bırakmazmış oğlumu


Babası halinden gayet memnun:)




Manzara gerçekten çok güzel, insan doğanın içinde kayboluyor.


Ahşap yolda romantik dakikalar :)





Oğlumu kaçırıp geri getirdiler :)


Teyzesiyle gezmelerde oğlum


Oğlumu kucağına alan kaçırmak istiyor :)





Canımın içi benim için kuşburnu topluyor, Ellerine dikenler battı Aşkımın, kıyamam :(







Aşkımızın tohumu :)




HER GÜNÜMÜZ BÖYLE NEŞE DOLU GEÇSİN OĞLUM.



22 Ağustos 2013 Perşembe

Yarı Kırkımızı Yaptık

          
          Oğlum olmadan önce, bebeklerle ilgili geleneklerden ve adetlerden hiç haberim yoktu. O kadar çok şey öğreniyorum ki! Giden misafirin ardından  "Güle güle" demeyeceksin yoksa sütün kaçar, "Yine buyurun gelin"  diyeceksin; bebeğin yatağının altına bıçak koyacaksın, her şeyden korunsun diye; bebeğin ensesini öpmeyeceksin, yalancı olur; ikindiye kadar sende bebekte banyo yapmış olacaksın; bebeğin çamaşırları yıkandıysa eğer üzerine güneş batmadan toplayacaksın; anne-babanın nazarı çok değer bol bol okuyacaksın; bebeğin ilk kirli alt bezi atılmaz poşete konur halının altına yerleştirilir (ben bunu yapmadım, bilmiyordum); loğusaysan gece dışarı çıkmayacaksın,.... daha neler neler. Bana başta saçma gelse de, sonra sonra uygulamaların içinde buldum kendimi. Ben yapmasam karşımdaki kişiler yapıyor. Aslında zevkli ve eğlenceli :)           
          En son öğrendiklerim arasında ise kırk uçurma ritüelleri var. Bugün oğlum 17 günlük. Erkeklerde yarı kırk 17. gün yapılırmış. Bizde Mihriye Ananesi ile oğlumu gezdirmeye çıkarttık. İlk önce babasının yanına gittik :) Oradan da Gölcük Gölü'ne. VeKahve'de bizi Osman Amcası, Birtane Teyzesi, Zeynep ve Büşra Ablası, İbrahim Amcası, Şenol Amcası karşıladı. Birtane  Teyzesi oğlumun arabasının içine un, şeker ve yumurta koydu. Oğlum evine ve gittiği yere bereket getirirmiş. Üstelik bu malzemeleri benim yemem gerekiyormuş sütüm için. Osman Amcası hediyesini oğluma verdi, gidildiğinde mutlaka bir şey verilirmiş. Bebek ve annesi boş gönderilmezmiş. Oğlum, minik kurbağam dışarıyı çok sevdi. Sürekli yüzü güldü. Artık yarı kırkımız çıktığına göre, havalarda güzel olduğuna göre dışarı çıkabiliriz. Mihriye Ananesi ile oğlumu bol bol gezdiririz :)




17 Ağustos 2013 Cumartesi

Oğlumun Oyuncakları :)


El emeği göz nuru olan eşyalar bence her zaman daha kıymetlidir. Bende elimden geldiğince oğluma keçelerden oyuncak ve cibinlik içi için sarkaç yaptım. Daha da yapıyorum. Hem annesi yapıyor hemde sağlıklı. İstediğim zaman yıkarım. Plastik oyuncaklara benzemez. Hayal gücü gelişsin diye bazı oyuncaklarda farklı renkler kullandım. Boş kaldıkça farklı şeyler çıkarmaya çalışıyorum ortaya. Sağ olsun Mihriye Ananemiz zaten elimizi sıcak sudan soğuk suya sokturmuyor. Bende bu arada Yağızım ile çok iyi vakit geçiriyorum. Yağızım uyuduğunda keçelerle uğraşıyorum, kitap okuyorum, dakikalarca bebeğimi seyrediyorum. Gün gün büyüdüğünü takip etmek muhteşem bir şey. Her gün fotoğraflarını çekip karşılaştırıyorum. İnanılmaz bir gelişim sergiliyor bebekler :)
İşte bizim oyuncaklarımız:
  
Maymunumuz :)



Arımız :)


Kedimiz:)


Kelebeğimiz :)


Ahtapotumuz :)


Yavru Yunus Balığımız :)


Tavuğumuz :)


Atımız :)


Baykuşlardan oluşan sarkacımız :)



Göbeğimiz de Düştü :)

         
           Dün akşam itibari ile göbeğimiz düştü. Dört gözle beklediğimiz gün gelmiş bulunmakta :) Doktorumuzun tavsiyesi üzerine göbeği düşene kadar yıkayamadık. O yüzden bugün Mihriye Ananesi ile Yağız'ımızı yıkadık. Bu da ayrı bir zevkmiş :) Küvetinin içinde gerine gerine suyun altında beklemesi, saçına şampuanı değdirdiğim anda suratını ekşitmeyle başlayarak yavaş yavaş ses tonunun yükselmesi ve çığlıkla sonuçlanması, tekrar suyu gördüğünde ağzına kocaman açıp rahatladığını belli etmesi, havlusuna sarıldığında yüzünün gülmesi, dünyalara bedelmiş meğer :) Gerçi sonrasında emzirmek için uyandırmak gerçekten çok zor oldu.  O kadar güzel uyudu ki minik kurbağam benim. Kan şekerinin düşmesinden korkmasam, hiç uyandırmayacağım aslında. Uyandırırken hiç bağırmayan bebeğim benim bugün rahatı bozuluyor diye bildiğiniz çığlık ata ata, kaşlarını çata çata uyanmak zorunda kaldı. Ama sakinleşmesi için bir öpücük yetiyor fıstığıma. Öperken onun o cennet kokusunu içine çekmek, ohhh Allah'ım mis gibi! Sonrasında çok güzel fotoğraf kareleri yakaladım. Burada paylaşmayı çok isterdim ama nazar değmesinden korkuyorum artık. Gelecek zarar onun başına değil benim başıma gelsin. Zaten ilk fotoğraflarını silmek zorunda kaldım buradan. Sarılık olunca bir anne olarak tüm tedbirleri almaya çalıştım :) En azından 1. ayımız dolsun, yavaş yavaş fotoğraflarını koyacağım oğlumun hediye bloğuna ;) 






          
          

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Kıyabilir mi İnsan Evladına?

          Canından can kopuyor onun canı yandığında. 5. günümüzde yeni doğan sarılığına yakalandık. 2 gün hastanede yattık. Geçti çok şükür. Çoğu bebekte olabilen bir hastalık.  Ama insan evladına bir şey olacak diye çok korkuyor. Acaba ona zarar gelir mi, canı yanar mı, çıplak yatıyor diye üşür mü,insan evladına kıyamıyormuş gerçekten. Küçükken de büyüyünce de  kıyamam ben yavruma. İyisinde kötüsünde, doğrusunda yanlışında, üzüntüsünde mutluluğunda, başarısında başarısızlığında yanında olmak  isterim. Ömrümüz ve vaktimiz varsa illaki yanında olacağız babası ve annesi olarak.
          Şimdi sabırsızlanıyorum minik kurbağamı dışarı çıkarmak için. Biraz daha büyüse hep gezdireceğim. Her anımızı değerlendirmek istiyorum. Şimdi bile daha 8 günlüğüz ama her anımızı değerlendiriyoruz. Tabi ki evde. Çok şükür ki yatan bir loğusa olmadım. Oğlumun Mihriye Anneannesi bize çok iyi bakıyor. Bende oğlumla çok güzel vakit geçiriyorum bu sayede. Onu emzirmek, birlikte uyumak, konuşmak, fotoğraflarını çekmek, her hareketinden manalar çıkarmak, fotoğraf çekerken poz vermesini seyretmek, gülmesini seyretmek, uyurken onu seyretmek,... o kadar güzel ve anlatılması güç bir duygu ki. Oğlum maşallah uslu bir bebek. Uyuyunca emzirme zamanında ben kaldırıyorum. O zamana kadar uyumam gerekirken genelde uyuyamıyorum onu izlemekten. Bazen içim geçiyor tabi ki! Ama kalktığımda çok özlemiş oluyorum.  



          İnsan kıyabilir mi evladına? Bu duyguları yaşayınca asla kıyamayacağını anladım. Eğer farklı karaktere sahip değilseniz asla ve asla kıyamazsınız. Gözünün önünden ayırmak istemiyorsun. İlla ki büyüyünce delikanlı olunca hayatına, yaşam felsefesine saygı duymasını bilmeli anne ve baba. Aslında bu dediklerimin içeriği o kadar çok ki daha fazla paylaşmak istemiyorum. Yavrusunu seven ve düşünen anneler beni çok iyi anlar. 

8 Ağustos 2013 Perşembe

En Güzel Bayram Bu Bayram :)


          Bu senin ilk bayramın canımın içi, Ramazan Bayramı-2013. Bayramlıklarını giyeceğiz ama evin dışına çıkamıyoruz daha :) Bu bayram en çok bize güzel. Bayram hediyemiz güzel çünkü. Kadir gecesinden 2 gün sonra bayramdan 2 gün önce :) Çok şanslı bir bebek olacağına inanıyorum. (inşallah)
          Bayramlar güzeldir oğlum, aileleri bir araya getirir, yemekler, hoş sohbetler, iyi vakit geçirmeler,... Bizimde seninle ilk bayramımız böyle güzel geçecek. Biz çıkamayacağımız için arkadaşlarımız bize gelecek. Memlekete gidemiyoruz zaten. Kısmetse kurban bayramını orada geçireceksin. Bayramın en önemli konusu bana anneliği tam olarak hissettirerek giriyor olmamız. Teşekkür ederim oğlum. Adayken çok güzel bir duyguydu.Anneyken artık tarif edilemez bir duygu. Senin kokun, sesin, duruşun, varlığın dünyalara bedel.
 Bu arada sana söylemeyi unuttuğum bir şey var. Doğduğun günün sabahı memleketten babanın çok yakın arkadaşı Erden Amcan geldi. Onu bekledin herhalde doğmak için :) Eylül ayında ki nişanında bizi görmek için artık ne gözle baktıysa, sen doğdun:) Bütün suçlu o :) Hep beraber tatlı yemeğe giderken "Siz önden gidin biz arkadan geliyoruz" dedik, fakat baban onları hastaneden arayıp "Gülev'i doğuma alıyorlar" demek zorunda kaldı. Aslında bir nebzede olsa Erden Amca'nın eline doğdun :)  

BİZ AİLECEK SİZLERE ŞEKER TADINDA BİR BAYRAM DİLİYORUZ :)




7 Ağustos 2013 Çarşamba

VE MİNİK KURBAĞAMA KAVUŞTUM :)

       
          5 Ağustos gecesi bana çok büyük bir korku yaşattın Annem. 35. haftaya girmek üzereydik ki benim suyum gelmeye başladı. Aslında sen ultrasonda 38. haftanı tamamlamıştın ama sana bir şey olacak diye çok korktum. Erken doğum olduğu için doktorun çok büyük ihtimalle solunum yetmezliği çekeceğini ve küveze gireceğini ama gelişimini tamamladığın için küçük bir ihtimalde olsa belki gerek kalmayacağını söyledi. (Ama zor dedi.) Babanın telaşı ve üzüntüsü o anda beni de çok üzdü. Doğduğun anda sesini duyunca dünyada ki en güzel sesi duyduğumu fark ettim. Seni görünce ben daha 3 hafta bu güzelliği görmeden nasıl dayanırdım diye düşündüm. Gözyaşlarıma hakim olamadım. Doğar doğmaz adının anlamını taşımaya başladın bi tanem. Ne küveze gerek kaldı ne de başka bir şeye.Sapa sağlam ve sağlıklı doğdun maşallah. Çocuk doktoru seni muayeneye geldiğinde 35 haftalık olduğuna inanmadı. Ezanlı adın dedemin adı oldu; İSKENDER. Şimdilik babana ve benim babama yani dedene çok benziyorsun oğlum.
           Neşe getirdin dünyamıza, sevinç, umut, barış, güzellik getirdin. Meğerse biz senden önce yaşadığımızı zannediyormuşuz fıstığım. Şimdi yaşamaya başladık :) Yaşamak şimdi güzel ve anlamlı :)

          HOŞGELDİN YAĞIZ'IM, CENNET KOKULUM,
Maşallah......





2 Ağustos 2013 Cuma

Çok Bilenler...

Hamilelik gerçekten zorlaşmaya başladı artık. İnsanlar ne güzel hoplaya zıplaya hamilelik yaşıyor. Oysa ben şuan yürümekte bile zorlanıyorum. Şuan ikinci hamileliğimi düşünüyorum :) Son haftalarımı daha dinç nasıl geçirebilirim diye:)
Bol bol oturup yattığım bu dönemde, bebeğimin odasını yerleştirmeye çalışıyorum. Eşyalarını ütülüyorum, oyuncaklarını bitirmeye çalışıyorum, odanın dekorasyonuyla uğraşıyorum. Bu arada normal duygusal halimden daha da duygusallaştım ve asabileştim. İnternetten baktım, normalmiş :) Eskiden olsa "şımarıklık" derlerdi:) Ahh o eskiler yok mu zaten? Anneannem ile her telefon konuşmam şöyle geçiyor:
A: Güzel kızım nasılsın?
G: İyiyim anneannecim. Sen nasılsın?
A: Ağrılarım var biraz ama ne yapayım yaşlılık.
G: Çok şükür de anneanne, kaç yaşındasın bak.(89)
A: Senin var mı bir şikayetin?
G: Yok çok şükür (Olsa da söylemiyorum)
A: Geçecek kızım geçecek. Bak ben 9 tane doğurdum (her seferinde bunu söylüyor.)
G: Anneannecim ben birini doğurayım da dokuzu düşünürüz. Hem eskiden her şey sağlıksızmış. Tarlada doğurdum diye başlama sakın beşi ölmüş zaten.
Eskileri anlamak gerçekten bazen zorlaşıyor. 9-10 tane çocuk doğuruyorlar üstelik tarlada. Bir de övünerek anlatıyorlar. Zaten yarısından çoğu ölmüş. Ne kendilerine ne de çocuklarına değer vermişler. Peygamber Efendimiz çocuklarını, torunlarını sırtında taşır oyunlar oynarmış, cümle alem görsün de çocuklara değer versin diye.Biz millet olarak karşılaştırma yapmaya bayılırız;

  • Senin çocuk biraz küçük galiba!
  • Emziremiyor musun?
  • Benim ayaklarım bu kadar şişmezdi?
  • Karnın büyük, ikiz mi yoksa?
  • Ben bu kadar kilo almamıştım!!!
  • Benim çocuğum.......
falan diye gidiyor. Kimse kimseyle aynı olmak zorunda değil. Zaten olsaydık dünya yaşanabilir bir yer olmazdı. Birden herkes doktor, en temiz ev hanımı, süper anne, güzellik uzmanı,... oluveriyor :)
Halbuki gerçekten herkes kendine göre en iyisini yapsa zaten kimse kimseye karışmaz. Bizler anne adayları, çocuk büyütmeye çalışan anneler olarak çocuklarımıza eleştirmeyi öğretmeliyiz. Ama düzgün eleştirmeyi, gereksiz yere değil. İnsanları rencide etmeden, gerçekten gerek varsa eleştirmeyi öğretmeliyiz. 

BU ARADA YARIN KADİR GECESİ. HERKESİN ŞİMDİDEN KADİR GECESİ MÜBAREK OLSUN. BU GÜZEL GECEDE BENİM İÇİN DE DUA ETMEYİ UNUTMAYIN :)