23 Temmuz 2013 Salı

Cinsiyetini öğrendik, soluğu Anıtkabir'de aldık.. Ankara Yolculuğumuz 1


8 Mart Dünya Kadınlar Günü benim için pek bir şey ifade etmemişti hiçbir zaman. Doğum günü ve yıl dönümlerini kişiye özel diğer günleri ticari bulmuşumdur hep. Ama bu sene, yani 8 Mart 2013 benim için tarifi imkansız bir gündü. 15 Ocakta aramıza katıldığını öğrendiğimiz bebeğimizin cinsiyetinin erkek olduğunu öğrendik:) Aşık olduğum adamdan bir tane daha evde olacak :) Çok güzel bir şey. Ya da baba oğul ömrümü yerler mi:) Yemezler yemezler...
2 yıllık evlilik hayatımda beni bir kere bile pişman etmeyen, aksine hep "İyi ki" dedirten, hatta benim tahminimden çok çok daha iyi bir eş olan Yılmaz ve bir taraftan bizden bir parça, yüksek ihtimalle babaya benzeyecek olan oğlumuz:) Ben onlara kıyamıyorum ki onlar bana kıyabilsin :)

Ertesi gün oğlum, babası ve ben ilk seyahatimize çıktık. Oğlumuzu Anıtkabir'e götürdük. Aslında Ankara'da işimiz vardı. Buraya kadar gelmişken oğlumuzu götürelim dedik :)
Anıtkabir'deyken seneler sonrasını düşündüm birden. Oğlumun büyüdüğünü askere gittiğini ya da meslek olarak kendine askerlik seçtiğini hayal ettim. Hamileliğin verdiği duygusallıkla sürekli gözlerim yaşlı dolaştım. ATA'ma olan özlem de eklenince iyice kötü oldum. Gezerken oğluma Atatürk'ü anlattım sürekli, liderliğinden bahsettim. Ne kadar bulunmaz, muhteşem bir insan olduğundan, ileri görüşlülüğünden, aklından, kitapları ve çocukları ne kadar çok sevdiğinden bahsettim. Atatürk'ün yolundan ayrılmamasını tembihledim. 


Yolculuğun sonunda Yılmaz'a hiç isim düşünmediğimizden bahsettim. Aklında ne var diye sordum. İkimizde aynı şeyi düşünmüşüz :) Ya "Tuğra" ya da "Yağız " olsun dedik. Ben senelerdir isminin anlamını bilmeden yaşayan biri olarak ismin manalarına takıntılı biriyim. Ayrıca araştırmalarıma göre her bireyin isminin anlamıyla yaşadığını öğrendim. Oğlumun isminin anlamı güzel olmalıydı. Tuğra ne demekti; Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları, özel bir biçimi olan sembolleşmiş işaret. Çokta anlamlı değil diye düşündük. Ama Yağız, yiğit, esmer delikanlı demekti. Aaaa tıpkı babası :)Yağız olmalıydı benim oğlumun ismi. Babası gibi güçlü, kuvvetli, yılmayan, sabırlı, yiğit olmalıydı. 
Ankara yolculuğumuz sonunda ismini de koymuştuk minik kurbağanın :) 
Hadi gel artık Yağız, sabırsızlanıyoruz.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder